Fernas direnişimizin 31. gününde, bugün, Ankara yürüyüşümüze başladık. Bir aydır, haklarımızı alabilmek için gitmediğimiz yer, çalmadığımız kapı, yapmadığımız eylem kalmadı. Soma’da Fernas Holding’e ait maden ocağı önünde gece gündüz direnişi sürdürdük. Bodrum’da Ferhat Nasıroğlu’nun lüks oteli önünde günlerce kaldık. Ankara’da Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na ve Türkiye büyük Millet Meclisi’ne seslendik, Fernas Holding’in önüne gittik. İstanbul’da Fernas’ın büyük ortakları Koç ve Sabancı’yı toplu ölüm riski olduğu için uyardık, Türkiye-Polonya Dostluk Grubuna Ferhat Nasıroğlu başkanlık ettiği için Polonya Başkonsolosluğu’nun önünde durumumuzu anlattık. Her yerde, her koşulda, her zeminde Ferhat Nasıroğlu’nu, işçilerden oluşan bir heyetle görüşerek sorunu çözmeye defalarca kez davet ettik. İşçi sağlığı ve iş güvenliği başta olmak üzere yaşadığımız sorunlarla ilgili Bakanlıkları ve bütün yetkilileri defalarca kez çözüme zorlayacak görüşmelere çağırdık.
Bütün çağrılarımız karşılıksız bırakıldı. Bütün ilgililer ve yetkililer; haftalardır derdini anlatan ve çözüm arayan madencileri görmemeyi, duymamayı tercih etti. Oysa taleplerimiz çok basit ve net: 1) İşçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri tam ve eksiksiz olarak uygulansın, 2) Sendikaya üye olduğu için işten çıkartılan arkadaşlarımız işe iade edilsin, 3) Ücretlerimize Soma havzasının ortalaması göz önünde bulundurularak zam yapılsın ve banka promosyonlarımız verilsin. İşte bu talepleri karşılamamak için günlerdir bizi defalarca kez gözaltına aldılar, hakkımızda adli kontrol kararları çıkardılar, tehdide ve hakarete uğradık ve 10 yıl sonra bir kez daha Somalı bir madenciyi tekmelediler.
Kardeşler,
Bugün haklarımızı alabilmek için direnmekten başka bir çaremiz yok. Geçtiğimiz yıllar boyunca binlerce işçi, sendikaya üye olduğu için işten çıkarıldı. Çoğu mahkeme koridorlarında yıllarca oyalandı ve en basit bir kıdem tazminatını dahi alamadı. Binlerce işçi sendikaya üye olup yetki alacak sayıya ulaşılmasına rağmen patron itirazlarıyla toplu iş sözleşmesine bir türlü ulaşamadı. Bu sırada sendikal örgütlenmeyi kırmak için patronların tezgahladığı işten çıkarmalarla yüz yüze kaldı. Binlerce işçi, iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. Biz 13 Mayıs 2014’te Soma’da 301 kardeşimizi kaybettik ve hala her ay en az bir Soma kadar daha işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybediyor. İliç’te, Ermenek’te, Amasra’da toplu ölüm ve felaketler yaşıyoruz.
Biz bütün bu durumlarla karşı karşıya kalan son işçileriz. Bu yüzden her şeyin farkındayız. Kimse bizi kandıramaz, kimse bizim gözümüzü boyayamaz. Biz bugün diyoruz ki; madem durum bu, o zaman kimse işçinin hakkı varmış gibi davranmasın.
Eğer işçiler sendikaya üye olduğu için işten atılmaya devam edecekse, Anayasa’nın sendika seçme hakkını güvence altına alan 51. maddesi kaldırılsın.
Eğer hiçbir patron sendikal baskı uyguladığı için cezalandırılmayacaksa, Türk Ceza Kanunu’nun buna hapis hükmü veren 118. maddesi kaldırılsın.
Eğer işçiler hakkını aradığı zaman karşısında hep polisi, jandarmayı, istihbaratı, kolluk kuvvetlerini bulacaksa Anayasa’nın bu hakkı tanıyan 34. maddesi kaldırılsın.
Eğer işçiler sendikaya üye olup yetki alınca, patron itirazlarıyla yıllarca süren mahkemelerde oyalanmaya devam edecekse Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu lağvedilsin.
İşçiler en basit alacaklarını almak için dahi yıllarca mahkemelerde uğraşacaksa İş Mahkemeleri kapatılsın.
Eğer işçiler risk gördüğünde çalışmaktan kaçındığı için işten atılacaksa İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun bu hakkı veren 13. maddesi kaldırılsın.
Eğer patronlar; hiçbir iş cinayeti için yargılanmayacaksa, yargılandıklarında da ceza almayacaksa işçi ölümleri mahkemeye taşınmasın, hiç dava açılmasın.
Eğer Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bütün bunları denetlemek ve düzenlemek yerine patronların yanında saf tutacaksa tümden kapatılsın.
Emekçi halkımız,
Biz Ankara yoluna AKP Batman milletvekili olan patron Ferhat Nasıroğlu’na TBMM’nin açıldığı hafta oradan seslenmek için çıktık ama aynı zamanda memleketin dört bir yanında direnen bütün işçilerin karşılaştığı bu tabloyu anlatmak için de yürüyoruz. Yıllardır haklarını alabilmek için canhıraş uğraşan, mücadele eden, bedel ödeyen bütün işçilerin yaşadıklarını biliyoruz. Biz Fernas işçileri, Somalı madenciler olarak diyoruz ki; eğer haklarımız yoksa kimse varmış gibi bizi kandırmaya kalkmasın. Yok eğer haklarımız varsa, o zaman gereğini yapsınlar. Başka bir seçenek yok. Bizim de direnişten başka yolumuz yok.
Direne direne kazanacağız!
Fernas işçisi kazanacak!