Denizli’nin Krom Madenlerinde Çalışma Koşulları!

Ağır iş kolu olarak Maden sektöründe yoğun bir şekilde karşılaştığımız iş kazaları, iş cinayetleri patronların kar hırsından dolayı, alınmayan işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerinden kaynaklı kendini göstermeye devam ediyor. Maden kentlerinin yerel haber sayfalarında her gün iş kazası haberine rastlamamız mümkün.

  • 23 Mayıs Pazartesi günü Kastamonu’nun Ağlı ilçesinde özel bir mermer ocağında üzerine mermer bloğunun düşmesi sonucu 25 yaşındaki Soner Erduran kardeşimizi kaybettik. 
  • 24 Mayıs saat 22:00 sularında Denizli’nin Acıpayam ilçesi Karaismailler köyünde bulunan krom madeninde meydana gelen göçük sebebiyle Ali Rıza abimizi kaybettik.Yanında kurtulan 16 mesai arkadaşı 3 saat boyunca Ali Rıza abiye ulaşabilmek için çok çalıştılar. Fakat en sonunda cansız bedenine ulaşıldı. Geriye 6 çocuk, eşi ve Ali Rıza abinin Muğla’da yaşayıp çalışmak için kilometrelerce yolu gelen çabası ve yaşam hikayesi kaldı. 
  • 25 Mayıs Çarşamba günü Burkina Faso’da bulunan bir çinko madeninde göçükte kalan 8 madenciyi arama kurtarma faaliyeti 39. gününe gelmişti. 4 madencinin cansız bedenine ulaşıldı.
  • 27 Mayıs’ta Aydın’ın Söke ilçesinde bulunan kuvarsit madeninde manevra yapan kamyonun 30 metre yükseklikten devrilmesi sonucu 48 yaşında Sayar Ok kardeşimiz hayatını kaybetti. 

Son beş gün içerisinde madenlerde yaşanan acı tablo budur.

Denizli’nin krom madenlerinde çalışmış işçi arkadaşımız madencilik hayatını şöyle anlatıyor: “Ben Denizli’de bulunan çoğu madende çalıştım. Denizli bölgesinde genellikle krom madenleri bulunuyor. Ben kendim de iş kazası yaşadım bu madenlerde.

Vagon bacasında çalıyorduk. Desendere’de. Vinçten kaynaklı ayağımdan yaralandım. 25 dikiş atıldı ayağıma. Şu ana kadar hatırladığım benim çalıştığım dönemde Ali Rıza abininkiyle birlikte 3. ölümlü kaza oluyor. O şirkette çocukluğumdan da hatırlıyorum daha önceleri ölümlü iş kazaları da olmuş. Bir abimiz traktör kazasında hayatını kaybetti. Bizim başımızda çavuşluk yapan bir kardeşimiz ayakta göçük altında kaldı. Bir de geçen günkü Ali Rıza abinin olayı var. Şöyle bir şey oluyor; başımızda ki şefler, mühendisler, çavuşlar işe girmeden önce “önce iş güvenliği”, “dikkat edin” diyorlar da o sözde kalıyor. Aşağı indin mi durum farklılaşıyor. Aşağı indik mi ‘’Acele et! Acele et!”, “hadi hadi” diyorlar. “Şu iş biticek, şu iş biticek” diyorlar. Hani bir aksaklık olurda o iş bitmezse dışarı çıktın mı onun fırçasınıda yiyorsun. “Bu iş niye olmadı” diye.’’

‘’Birçok iş güvenliği dersleri filan oluyor. Genelde biz girmiyoruz eğitimlere. Her şeyi kayıt üzerinde hazırlıyorlar. Sana belgeleri getiriyorlar, sen şu eğitimleri aldın diyorlar. Sen de imza atıyorsun. Mesela bugün vardiya da imza attık biz. Bu ne imzası dedim ben. Eğitim gördünüz dediler bize. İmzayı atmazsan durum çok farklı olacak işten atmaya kadar gidecek. Aynı zamanda madenlerde devletin denetimide oluyor.’’

Devlet bu denetimleri nasıl gerçekleştiriyor? 

‘’Kardeşim ben şu şu tarihlerde sizin ocağı denetlemeye geleceğim diyor. O tarihte geldi mi ne oluyor, bir anda her şey dört dörtlük oluyor. Düzene giriyor. Tahkimat eksikleri gideriliyor. Üretim izni alınmamış bacaların ağzı kapatılıyor. Falan filan. Yani her şeyi kılıfına uyduruyorlar. Ha devlet işini nasıl yapacak, arkadaş ben geliyorum demeyecek. Hani laf var ya “Bir gece ansızın gelebilirim” diyorlar ya öyle gelecek devlet.’’

‘’Ben de Ali Rıza abinin çalıştığı ocakta çalışıyordum. Orda Karaismailliler çalışacak diye bizi işten çıkardılar. Denizli’deki bir çok maden şirketinde de çalıştım. Bulunduğumuz bölgede farklı iş imkanları olmadığı için bu maden şirketlerine mecbur kalıyoruz hepimiz. Onların sunduğu şartları ister istemez kabul etmek zorunda kalıyoruz. Diyelim madenin 200 kişilik kapasitesi varsa bizim bulunduğumuz yerde 400-500 çalışabilecek durumda madenci var. Doğal olarak adam diyor ki “şartlar bu”, “çalışmazsanız ben başkasını bulurum” diyor. 

Çalışma şartlarınız nasıl? Ne kadar ücret alıyor madenciler? Mesai yapıyor musunuz, ek mesai ücreti alıyor musunuz? 

Bu bölgede çalışanlar 4500 TL ile 5200 TL arası ücret alıyor. Genellikle çavuşlarla, amirlerle bu konuda tartışmalarımız oluyor. Genel müdür cevap olarak “biz ekstra yemek veriyoruz” diyor. Bizleri 6 saat 15 dakika çalıştırıyorlar. 1 saat de yemek arası 7 saat 15 dakika oluyor günlük çalışma mesaimiz. Servisle gidip geliyoruz. Yerüstü çalışanlarını 8 saat çalıştırıyorlar. Yeraltı ve yerüstü çalışanlar olarak aynı servisleri kullandığımız için ister istemez 45 dakika kadar alanda servis beklemek zorunda kalıyoruz.’’

‘’Mesailerimiz çok sık olmuyor fakat Pazar tatil gününde çalışma olduğunda bizim istediğimiz zaman değil de onların istediği bir zamanda tatil kullandırıyorlar bize. Ekstra mesai ücreti almıyoruz yani. Günlük çalışmamızı aşan mesai durumlarında da bordrolarımıza mesai ücretleri çok nadir yansıyor. Şimdi bizim içeride yıllık izin hakkı olan bir arkadaşımız var. Ayriyeten yaptığı mesailerin izni var. Bunlara rağmen izin istiyor fakat bir türlü vermiyorlar yani. Bundan daha önce çalıştığım şirket vardı. Maaşlar gecikmeli olarak yatıyordu. Yani borçlarımız oluyordu. Kredilerimiz oluyordu. Ordan tartışmalı bir şekilde ayrıldık. Tazminat haklarımıda vermediler. 6 yıl kadar çalışmışlığım vardı bu şirkette. Biz de bazı şeyleri bilmediğimiz için kimse de yardımcı olmadığı için haklarımız şirkete kaldı.’’

Maden yönetimin tavrı nasıl, madenciler durumu nasıl değerlendiriyor?

‘’Bazen müdürün karşısına çıkıyorum konuşuyorum. Diyorum ki bu maaşlar niye böyle. Bana göre benim aldığım maaş düşük ama benden düşük maaş alan arkadaşlarım da var. Onlar için de konuşuyorum. Bu maaş niye düşük diye soruyorum. O da istediğimiz üretimi yapamadığımızdan patrondan zam isteyemiyoruz diyor. Düşük olmasının yanında çalıştığım arkadaşlarla aldığımız ücretler arasında farklar var. Maden yönetimi bu farkı performans farkı ile açıklıyor. Puan farkı var diyorlar. Diyor ki öbürü çok çalışıyor sen az çalışıyorsun. Mühendislere vardiyandaki işçilere 1 ile 3 arasında puan vereceksin diyorlar. Mühendislerin verdiği puanlara göre maaşlarımıza ayarlama yapıyorlar. Sonuç olarak hiç birimiz hak ettiğimiz ücretleri alamıyoruz. 

Arkadaşlarla konuştuğumuzda genellikle biz çalışma saati olayları, hafta tatili süreleri konusunda eksiklik olduğunu düşünüyoruz. 2 gün hafta tatili bizim talebimiz. Ayrıca ücret konusunda düşük ücretlere çalıştırıldığımızı düşünüyoruz. Sendikalı olma konusunda da şirket baskısı yüzünden önümüze set çekiliyor. İşten atılma tehdidi hayatımızı etkiliyor. Çünkü çalışan arkadaşlarımızın borcu var. Kredisi var. Çoluğunun çocuğunun geleceği var.”

Denizli’nin krom madenlerini anlatan madenci, Türkiye’deki bütün madencilerin ortak sorununu dile getiriyor. Madenciler işyerlerinde hayatlarını kaybederken işverenler durumu normalleştirmeye çalışıyor. İSİG kuralları hiçe sayılıyor. Yetersiz ekipmanlar, arıza kontrolleri yapılmamış makinalar maliyet gerekçesiyle madencilerin hayatına mâl oluyor. Madenlerde eğitimler verilmiş gibi gösteriliyor, denetimler için kayıt altına alınması, tutanak tutulması yeterli görülüyor. Ücretin düşük olmasının bahanesi olarak yeteri kadar maden çıkarılmaması olarak sunuluyor. Amirlerin tutumuna göre puanlama, performans sistemi ile aynı işi yapan işçiler arası ücret farkı oluşturuluyor. Yasalarca korunan sendikalaşmanın önüne patronlar veya temsilcileri tarafından set çekiliyor. Sendikalı işçiler tehdit ediliyor.

Madencilerin yaşamını, geleceğini tehdit eden bütün bu durumların karşısında konum almak, işçilerin birliğini güçlendirmek, ibreyi mücadeleye ayarlamak ile mümkün.