Ali Faik, Tahir ve memleket sevgisi – Cihan Tuğal

Yıl 2007. Yurt dışında, şehirler arası bir yolculukta, tam da başka bir memleketin doğasının tadını çıkarırken, Hrant Dink’in ölüm haberi geldi.

İçimden bir parça koparılmış gibi hissettim. Türkiye artık hiçbir zaman benim için aynı olmayacaktı. Ya da öyle zannettim.

“Burası bizim değil, bizi öldürmek isteyenlerin ülkesi” denmiş, ben daha 3 yaşında değilken. Bu “gerçeği” derinden hissetmem için, 30’umu geçmem gerekti. 1993-1995 dönemecinde de benzer duygularım olmuştu. Milyonlarca insan zorla göç ettirilirken, köyleri yakılırken. Ve Batı’da insanlar hiçbir şey olmuyormuş gibi hayatına devam ederken. Ancak o zaman serde gençlik vardı. Biraz yaş aldığımdan, biraz da yüzyıldır hiçbir şeyin değişmediği vehmine kapıldığımdan olsa gerek, Dink cinayeti ağır darbe oldu.

1915’i bir kin, intikam değil, diyalog ve yüzleşme zemini kılmaya çalışan Hrant’ı çekip aldılar aramızdan. Kendisini öldürenlerin aksine, bu vatana nefretle değil, sevgiyle bağlı biri, onlar için çok fazlaydı. Eksilttiler.

Bunu takip eden yıllarda, sözde “çözüm süreci” çöpe atıldı. 1 Mayıs 1977’de düzinelerce emekçiyi katleden zihniyet, vatanı yakmakla yetinmeyip, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’yı iç savaşlara boğdu. Kendi aralarından birinin sosyal medya şovu, küçük bir kesimin zaten yıllardır anlatıp da dinletemediklerini, birçok kesime dinletti en sonunda: Devlet, SBK gibilere hizmet eder hale gelmişti.

Ama Hrantları ortadan kaldıran bu topraklar, onları doğuran topraklar da. Neyse ki karamsarlığım uzun sürmedi. Karadeniz’in gür ormanları, Anadolu’nun serin dereleri, Akdeniz’in tuzu kadar, HES mücadeleleri, Gezi, Metal Fırtına beni geri çağırdı. Memleketin özünü hatırlattı.

Ali Faik ve Tahir, mesela, tam da bu memleketin insanları.

Ali Faik İnter… Ege’nin kırsalında büyümüş. Önce babası, sonra kendisi… SBK gibilere hizmette kusur etmeyen devlet, toprağı işlenemez, köyleri yaşanamaz hale getirince, enerji sektöründe çalışmaya başlamışlar. Babası “yeryüzü sıcak olsun diye”, iş cinayetine kurban gitmiş. Soma’daki 301, memleketin her yanındaki binlerce madenci gibi. 6 yaşındayken ayrılmış Ali Faik’ten.

Mafya-patron devleti ne yapmış? SBK’leri semirtirken, katledilen madencilere üç kuruş tazminatı çok görmüş.

Böyle bir durumda, sıradan bir insan kabuğuna çekilir. Bağrına taş basar da acısını kimseyle paylaşmaz.

Ama Ali Faik, işini, sağlığını kaybetme pahasına, tazminatın peşine düşmüş. Kaldırımlarda yatmış. Polis ablukasında, gecelerce uykusuz kalmış. Ve nihayetinde, onca çilenin ardından, babasının ve sınıfdaşlarının tazminatını almak için gittiği başkentten dönerken can vermiş. Onunla birlikte, aynı uykusuzluktan, aynı ablukadan dönen Bağımsız Maden İşçileri Sendikası Başkanı Tahir Çetin’i de yitirmişiz.

Ali Faik, 26 yıllık ömrüne, İzmir depreminde göçük altında kalanları kurtarmayı da sığdırmış.

Biliyorum ki, ne kadarımızı öldürürlerse öldürsünler Anadolu, Ortadoğu, Balkanlar, Kuzey Afrika -bizim havzamız- daha çok Tahir ve Ali Faik çıkaracak.

Acımız büyük. Ne Hrant’ın, ne Tahir’in, ne Ali Faik’in yeri doldurulamaz. Hiçbir şey yakınlarını avutamaz. Ama acımız, yasımız kadar umudumuz, mücadele hırsımız ve metanetimiz de var. Benim gibi 1-2 sene umutsuzluğa kapılan olabilir. Bazen 1-2 kuşak bile kaybedilebilir. Ama yüreğimiz onların yüreksizliğinden büyük.

Ali Faik, Tahir, “Bu toprağı … duvarsız ve sınırsız bir kardeş sofrası gibi açmıştılar.”

Mafya-patron devleti ne verdi bu toprağa? Misal: Özel sektöre peşkeş çekilen enerji sektörü. Yenilenmeyen enerji hatları. Yığınla orman yangını. En son, Marmaris’in en güzel tepelerinden biri, kapkara bir kül bataklığına dönüştü. Açın bakın. Görüntüsü müsilajdan beter.

Ormanlarımızı korumak için en basit önlemleri bile almayarak, aynen yazarları, maden işçilerini öldürdükleri gibi, doğayı da katlediyorlar.

Uzakta olmak, talanın hacmini, milletsizliğini, yurtsuzluğunu iyice gözünün içine sokuyor insanın.

Buranın sahibi nasıl SBK’giller ise, senelerdir yaşadığım Amerika’nın sahibi de birçok orman yangınına imza atan elektrik şirketleri. Ve Elon Muskgiller. Mars’ın fethi için gereken madenler uğruna, bugün Bolivya’da, yarın kim bilir nerede sahneye çıkan darbecilere Twitter’dan alkış tutan yağmacı takımı.

Ya da bu iki ülkenin şimdiki sahibi bunlar.

Ama gelecek güzel günlerin, “Sabahın bir sahibi var”. Ali Faikler, Tahirler, Hrantlar.

Yazarlarımızın, işçilerimizin, doğamızın katilleri yerli filan değil. Onların “yer”i, derelerini, ormanlarını yok ettikleri bu memleket olabilir mi gerçekten? Fetihçi Elon Musk’ın “yer”leşmeye yemin ettiği Mars, onlara daha çok yakışır. Olsa olsa oranın yerlisi olurlar.

SBK ve avanesi, yakacak orman, çökecek arazi kalmayınca, uzaya demir atmak için bilet sırasına girecekler. Bu “yer”in köyleri, şehirleri ise, Ali Faikler yetiştirmeye devam edecek.

Evrensel