Ali Faik İnter’in hikâyesini biliyor musunuz? – Murat Ağırel

Senelerdir Somalı maden işçilerinin hak taleplerini, bilmiyorum takip ediyor musunuz ama AKP iktidarının karanlık yüzü bu konuda açığa çıkmış durumda.

Evet, Ali Faik İnter’den bahsedeceğim.

Herkes, haklı olarak Bağımsız Maden İş Sendikası Eğitim ve Örgütlenme Uzmanı Başaran Aksu‘nun cenazede yaptığı konuşmayı paylaşınca Ali Faik’in hikâyesini araştırmaya başladım. Bayram Başbay adlı bir okurumdan tam da bu konu hakkında bir elektronik posta aldım. Ali Faik’i anlatıyordu.

Yıllardır bu köşeden yolsuzluk ve hırsızlık dosyalarını yazan biri olarak, milyonların tek bir kalem hareketiyle yandaşların cebine milyonların indirildiğini açık açık bilen biri olarak bu iktidar kadar işçisine kötü davranan başka bir parti görmedim bilmiyorum.

26 yaşındaki maden işçisi Ali Faik İnter’in yaşıtları “beach”lerden ”selfie” paylaşırken ailesi ve arkadaşlarının hakları için yıllardır mücadele ediyordu.

Kütahya Simav Bedirler Köyünde doğdu. Üstelik henüz 6 yaşındayken babası Ramazan İnter’i Soma’da özel firmaya ait yeraltı maden ocağında iş kazası sonucu kaybetti.

Faik ve kardeşi yetim büyüdü, onlara çiftçilikle uğraşan emekliliği bile olmayan Ömer dedesi kol kanat gerdi, büyüttü.

Babasının ölümü ile ilgili dava yıllarca sürdü sonunda Yargıtay, maden şirketini tazminat ödemeye mahkûm etti. Ancak şirket tazminatı ödemedi.

Faik bir taraftan okudu, bir taraftan da çocuk yaşında ovalarda çalışarak annesine ve evine destek oldu.

2017 yılında Manisa Soma’da TKİ Kurumu Ege Linyitleri İşletme Müdürlüğü’ne işçi alım sınavında buldozer operatörü olma hakkı kazanarak kamu işçisi oldu. Savaşçıydı. Babasının kan parasını vermeyen şirketin ürettiği kömürleri, Enerji Bakanlığı’na bağlı TKİ Kurumu yani kendi çalıştığı kurumu satın almıştı.

Babasının ve diğer tüm hak kaybına uğrayan emekçiler ve madenciler adına Bağımsız Maden İş Sendikası’yla beraber mücadeleye başladı.

Verdikleri mücadele ile önce üç binden daha fazla madencinin ödenmeyen tazminatlarının ödenmesine vesile oldu. Ama hâlâ babasının tazminatını alamamıştı.

Sırada 10 yıldır tazminatını alamayan Uyar Madencilik şirketi işçilerinin hakları vardı. Yine düştü Ankara yollarına başladı mücadele etmeye, bu süreçlerde ücretsiz izin kullanıyordu sürekli, dolayısıyla maaş bordrosu çoğu zaman sıfırı gösteriyordu.

Annesi ovalarda günlük yevmiye ile, kardeşi de ucuzluk pazarı dükkânında 14 saat asgari ücretle çalışıyordu. Babalarının hakkını ve diğer tüm babaların ve evlatların hakkını savunmak için evlerinin direği Ali Faik’e maddi ve manevi destek oluyorlardı.

Uyar Madencilik işçilerinin tazminatları için Ankara’dan verilen sözler tutulmamıştı. Devlet işçisi olunca kenarda kıyıda ailecek biriktirdikleri üç beş kuruşa ilave olarak kredi çekti, araç aldı.

Çünkü çocukluğunda ona kol kanat geren babasının babası olan Ömer dedesi vefat etti, geriye annesinin babası Nuri dedesi kalmıştı. Ancak onun da yıllar önce ağaçtan düşmesi sonucu belden aşağısı 20 yıldan beri felçti. Nuri dedesini rahat rahat hastaneye, köye, yaşadığı Soma’ya getirip götürebilmek için aldı o aracı.

Madencilerin hakkı için o araç kilometresinin çoğunu Ankara-Soma arasında yaptı. Tekrar düştü Ankara yollarına yine boş sözler aldılar, tepki aldılar, hor görüldüler, “size oy vermiştik” dediklerinde AKP’li Mustafa Elitaş’ın “Biz sizden oy mu istedik” terslemesiyle karşılaşıyorlardı.

Dönüşte Soma’ya 20 kilometre kala, kaza yaparak hayata gözlerini yumdu. Teşkilatlanmayı, örgütlenmeyi birlik olmayı öğrenmişti, mücadeleciydi, gözü pekti, yiğitti, 40 yıldan beri Soma madenlerinde çalışan köylülerinin sesi olmak için Bedirler Köyü Derneği’nin kurulması için mücadele verdi.

Köylüleri onun bu onurlu duruşunu bildiği için gözlerini kırpmadan destek verdi dernek başkanı seçildi, çok hayali vardı, Simav Bedirler Köyü’nde büyümüştü. Hâlâ yılın yarısını Nuri dedesi ve anneannesiyle köyde geçiriyordu. Köyün içme suyu yoktu, cep telefonu çekmiyordu, yolları taş toprak, tozdu.

Derneği kurduktan ve üyelikleri tamamladıktan sonra ilk hedefi Kütahya Valisini, İl Özel İdaresi yetkililerini, parti teşkilat başkanlarını ve Kütahya milletvekillerini ziyaret etmekti.

Su sorunu, yol sorunu, iletişim sorunu, imamevi sorunu gibi yıllardır ilgilenilmeyen önemsenmeyen sorunları dile getirmek, köyde bilinçsiz tarımın yerine bilinçli tarım faaliyetleri için planlamalar yapıyordu.

Köye kooperatif kurup, köylülerinin madenlere mecbur kalmasını istemiyordu. Köyde dönüşüm başlatmak istiyordu. Köylü hareketinin içerisinde yoğrulmuş, hareketin kendisi olmuştu. Sonunda da maden işçilerinin sesi olmuştu.

Evet, akranlarının telefondan başını kaldırmadığı yaşta, 26 yaşında bu yiğit bunları hayal ediyordu, hayalleri içine sığmıyordu. Babasının hakkına kavuşamadan babasına kavuştu.

Işıklar içinde uyusun.

Söz bitti.

Kaynak: Yeniçağ