İlgili makama ve yetkililerin dikkatine…
Siz hiç yerin yedi kat dibinde ekmek parası aradınız mı?
Devlete ait olması gereken madenler özelleştirildiğinden, sermayenin sırtı sıvazlandığından, iş güvenliği gözetilmediğinden mesai arkadaşlarınızı ellerinizle toprağa verdiniz mi hiç?
Çakarlı konvoylar, kurşun geçirmez milyon dolarlık araçlarda arkaya yaslanarak değil, siz hiç fırtınada, ayazda, güneşin alın çatında Ankara’ya yürüdünüz mü?
Siz hiç mahkeme önünde, içeri alınmadığınız kendi meclisinizin kapısında adalet aradınız mı?
Siz hiç ihmal yüzünden babasız kalan 453 çocuğun gözlerinin içine bakmayı denediniz mi?
Siz hiç alın terinizle para kazandınız mı?
Siz hiç haklarınız için betonda yattınız mı?
Siz hiç günlerce düzgün bir uyku çekemeden uzun yolda araç kullanmak zorunda kaldınız mı?
Siz kaç mezar ziyaret ettiniz hayatınızda?
Yüzlerce milyonluk arazileri birilerine peşkeş çekerken, yüzlerce milyonluk vergi borçlarını silerken 888 işçinin hakkını görmezden geldiğiniz için tam 16 kere Ankara’ya yürüdüler.
Yalanlara milyarları sığdırdınız da emeğin gerçek hakkı için 25 milyonun sözünü verip verip tutmadınız.
6 gün betonda yattılar da gözlerinin içine bakarak “Haklarınızı verirsek diğerlerine emsal olur” diyebildiniz.
Bakanınız enkaz altındaki insanın telefon şarjını harcamak pahasına kameralara şov yaparken maden işçileri direnişlerini bırakıp İzmir depreminde arama kurtarma için çalışmaya gitmişti.
Sizler gibi konvoylarla trafiği kesip çalışmaları durdurup kendine prim biçmeye çalışırken yüzlerce insanın hayatını tehlikeye atmak için değil, kendi canını tehlikeye atma pahasına bir can bari kurtarabilmek için.
Siz bir kez olsun madenlerine gidip de dertlerini sormadınız.
İki gündür aynı gömleği giymek değildi madencinin derdine ortak olmak. Siz başkasının acısına ortak olmak nedir bilmezsiniz.
Hani şimdi peynir ekmek gibi dağıttığınız silahlar ortaya dökülüyor ya, hani şimdi adaletin çarkı sizden yana dönüyor ya, hani şimdi siz haklarını isteyen herkese kör, sağır ve biber gazı, plastik mermisiniz ya, hani siz şimdi çok korumalı konakların, onlarca araçlık konvoyların, lebalep mitinglerin, emir eri medyanın içinde kendinizi önemli mönemli sanıyorsunuz ya,
dağıttığınız namluların ucunda olduğunu bilse de çarkınıza çomak sokacak güçte, kolluğunuzun şiddetine dimdik duran, kendinden çok yoldaşları için çalışan, bir kuruş şahsi çıkar gözetmeyen, hakları için direnen, iyi örgütçü, iyi insan, Tahir Çetin ve Ali Faik İnter asıl önemli adamlar, gerçek liderlerdi. Sizden ötürü öldüler. Böyle bilesiniz. İşçi direnişinin önderleri karşısında kimdir ki gelir geçer siyasetçiler.
Hayatımda yazdığım en kısa yazı.
Çünkü yas keskindir, uzun lafı keser atar.
Çünkü öfkenin kelimelere sığmadığı günler bunlar.
Çünkü öldükçe güzel insanlar, hatırlıyoruz ki zamanımız dar.
Hani şimdi siz, satın alınmış medyanız dışında bir kaynağa bakarsanız “Anıları mücadelemizde yaşıyor” cümlesini görüp duyup üzerinde hiç durmayacaksınız ya, bilesiniz o cümlenin yükü söyleyenler için ağırdır.
Mücadelelerini sırtlanmak anlamına gelir. Sırta vurulan iki işçi önderinin inadı, cesareti, yüreği ve hayalleridir.
Yani sizler şöyle okuyabilirsiniz, bundan sonra bir hedef de kamulaştırılmış madenlerin girişine anıları yaşasın diye isimlerini kazımak, resimlerinizi duvarlardan, pirinç levhalara süslenmiş isimlerinizi kapılardan sökmek ve bu ölümlerde, sıralı tüm sorumluların adını görülmüştürlü mektupların alıcı kısmında, koğuş numarasının tam üstünde görmektir.
Anıları mücadelemizde yaşayacak.
Biz, unutmayacağız dersek unutmayız.
Unutmayacağız.
Bilgilerinize…
Kaynak: Evrensel