‘TÜİK enflasyonu kadar zam’, mevcuttan yüzde 50 daha fakirleşmeye imza atmaktır – İhsan Çaralan

Pandemiydi, Sedat Peker’in ifşalarıydı, Soylu üstünden MHP’nin AKP’ye ayar verme girişimleriydi, sermaye muhalefetinin her derde deva “erken seçim” çağrılarıydı… derken siyasi gündem bloke ediliyor ama öte yandan sermaye ve hükümeti, adım adım krizin ve pandeminin yükünü işçilere, emekçilere yıkma adımlarını da hızlandırmış bulunuyor.

Dün gazetemizin manşetinde çıkan haberlerde şunları gördük:

1-) Kamudaki işçilerin toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin, Türk-İş ve Hak-İş’in kamu işçisinin en düşük brüt ücretinin 4 bin 800 liraya yükseltilmesi, 2021-2022 döneminde ilk 6 ay yüzde 20, diğer 6 aylar için ise enflasyon artı yüzde 3 refah payı taleplerine yanıt verdi. Bakan Bilgin kendi tekliflerinin, brüt 3 bin 577 ile 3 bin 750 TL arasında maaş alanlara 100 TL seyyanen zam, brüt 3 bin 750 ile 4 bin TL arasında alanlara ise 60 TL seyyanen zam olduğunu açıkladı. Bakan Bilgin, 2021’nin ilk 6 ayı için yüzde 9, ikinci 6 ay için yüzde 5 artı enflasyon farkı teklif ettiklerini söylemiş!

2-) Tes-İş Sendikası, EnerjiSA’ya bağlı şirketlerde çalışan işçiler adına yapılan TİS’te birinci 6 ay için yüzde 9, ikinci 6 ay için yüzde 6+enflasyon farkı biçimindeki ücret zammına imza attı.

Öte yandan; temmuz ayında işçi, BAĞ-KUR ve memur emeklilerine yüzde 8.75 zam yapıldı.

2021 yılının başından beri işletmeler düzeyinde yapılan çeşitli TİS’lerde ve Yüksek Hakem Kuruluna (YHK) giden sözleşmelerde zam miktarı da beklenen enflasyon kadar oldu.

‘TÜİK ENFLASYONU KADAR ZAM’ KABUL EDİLMEYECEKSE NE YAPILACAK?

TİS’lerde yapılan zamlara toplam açısından baktığımızda; iktidarın ücret ve maaşlara “TÜİK enflasyonu”nu esas alan bir zam tutumunu benimsediğini görüyoruz. Bu tutumun sadece hükümetin değil, patronların (ve patron örgütlerinin) ve bir uyuşmazlık durumunda sözleşmeleri imzalayarak yürürlüğe sokan YHK’nin ortak tutumu olduğu görülmektedir.

Kısacası “TÜİK enflasyonu kadar ücret ve maaş zammı”nın sermaye cenahının ortak tutumu olduğu görülmektedir.

Yüzde 17.5 olan TÜİK enflasyonuna karşın gerçek enflasyon yüzde 40’a dayandı.

ENAG’ın(*) hesaplarına göre gerçek enflasyonun yüzde 40’ın üstüne yerleşerek “Hiperenflasyona dönüşmenin eşiğinde” olduğu dikkate alındığında, “TÜİK enflasyonu kadar zam” işçilerin, emekçilerin mevcut durumlarına göre yüzde 50’den fazla fakirleşmesi anlamına gelmektedir.

Gerçek budur. Ancak, TÜİK enflasyonu gerçek enflasyon olarak dayatıldığı için iktidar çıkıp; “İşçimizi, memurumuzu enflasyona ezdirmedik” demagojisi yapabilmekte, sendika bürokratları, “Krize rağmen enflasyon düzeyinde zam alabildik” diye “zafer türküleri” söyleyebilmektedir! Nitekim, öncekileri bir yana bıraksak da EnerjiSA ile Tes-İş arasındaki son sözleşme göstermektedir ki, sendika bürokrasisi de teklifleri ne olursa olsun, sonuçta TÜİK enflasyonu esaslı TİS’e imza atarak hükümetin, patronların safında yer almaktadır.

ENFLASYONA EZİLMEMENİN TEK YOLU İŞYERLERİNDEN BAŞLAYAN BİR MÜCADELEDİR

Yani işçilerin karşısında sadece patronlar, hükümetleri ve YHK değil, sendika bürokrasisi de vardır. Bu yüzden de işçiler taleplerini elde etmek istiyorlarsa;

  • Taleplerini kendilerinin belirlediği, bu belirlemeyi taleplerinin arkasındaki örgütlenmeyle dönüştürmek,
  • TİS sürecinde ağırlıklarını TİS masasında hissettirecek bir mücadele hattında olduklarını başvurdukları eylemlerle kanıtlamak,
  • Kendilerine sorulmadan sendikacıların imzalayacağı bir TİS’i asla kabul etmeyeceklerini göstermek zorundadırlar.

İşçi sınıfının uzak ve yakın tarihi kadar, dün gazetemizde yer alan en son EnerjiSA ile Tes-İş bürokratlarının altına imza attıkları ihanet sözleşmesi de göstermektedir ki, eğer işçiler ve kamu emekçileri işyerinden başlayarak, işçilerin ana kitlesini mücadeleye çeken bir hatta örgütlenemezse hiçbir taleplerini kabul ettiremezler.

Bu yüzden de “Çok geç kaldık” demeden, gerek bugün TİS görüşmeleri süren 700 bin kamu işçisi ile 150 bin dolayındaki metal işçisi, gerekse ağustosta toplu sözleşme görüşmeleri başlayacak 2 milyon kamu emekçisi ve elbette pek çok işletmeden çeşitli iş kollarında TİS’leri süren işçiler;

  • Geçmiş kayıplarını karşılayacak ek zam taleplerini belirlemek,
  • Ücret ve maaşlarına zam taleplerini gerçek enflasyonu dikkate alarak yenilemek,
  • Bu yenilemeyi aynı zamanda işçi yığınlarının kendi taleplerinin arkasında birleştirmenin vesilesine dönüştürerek yapmak sorumluluğuyla karşı karşıyadırlar.

Aksi halde, “TÜİK enflasyonu zammı”yla yetinerek, krizin pandeminin faturasının kendilerine çıkarılmasına boyun eğmiş olacaklardır.

(*) ENAGBir grup bilim insanının oluşturduğu Enflasyon Araştırma Grubu.

SOMALI MADENCİLER VE İŞÇİ SINIFIMIZ İKİ YİĞİT ÖNDERİNİ KAYBETTİ!

Tahir Çetin (solda), Ali Faik İnter (sağda) | Fotoğraflar: DHA

Uyar Madencilik’ten alamadıkları tazminatları için 15 yıldır mücadele eden Somalı madencilerin kurduğu Bağımsız Maden-İş Sendikasının Başkanı Tahir Çetin ve Sendika Üyesi Ali Faik İnter Ankara’dan dönüş yolunda geçirdikleri kazada hayatlarını kaybetti.

Son yıllarda ağırlaşan koşullara karşın işçi sınıfı mücadelesinin, “Patrona gücü yetmeyen devlet gücünü bizde mi sınayacak? Öyle mi Alay Komutanı? Biz buradayız!” diye haykıran Somalı madencilerin sözcüsü olan Tahir Çetin ve Ali Faik İnter sadece Somalı işçilerin değil tüm işçi sınıfımızın mücadelesinde yaşayacak!

Evrensel